Usta müellif, kendi yazdığı, oğlu David Ernaux-Briot ile yönettiği “Super-8 Yılları” isimli belgesel sinemanın gösterimi için şenliğin konuğu olarak İstanbul’a geldi.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Annie Ernaux, edebiyatı gerçek hislerin yansıtıldığı bir alan olarak tanımladığını söyledi.
Ernaux, her muharririn içinde yetiştiği toplumun kültürel kıymetlerine sorgulamalar yapabileceğine işaret ederek, hisleri ferdi ve toplumsal olarak ayırdığını, toplumun dayattığı hisleri ele alan kitaplar yazdığını tabir etti.
Eserlerinde dar yerleri ve insan bağlarını güçlü bir halde ele aldığını aktaran usta müellif, dünya genelinde tesirini gösteren Kovid-19 salgınına ait şunları kaydetti:
“Pandemi devri herkes üzere benim de hayatımda birtakım değişikliklere sebep oldu. O periyotta Fransa’da beşerler kendilerini sıkıştırılmış hissettiler. Aslında bir bakıma bir boyun eğme devriydi. O periyotta bütün beşerler daha az insanın bu hastalıktan etkilenmesi için gayret gösterdi. Kendi çıkarlarını öncelemek isteyen beşerler da oldu fakat bütün dünyanın uysallığı gündeme geldi. Ben o devri bir itaat ve kabul devri olarak tanımlıyorum.”
Ernaux, edebiyatın ve sanatın topluma bir bakış sunan araçlar olduğu yorumunu yaparak, “Bütün yazılanların siyasi olduğunu söyleyemeyiz fakat her müellif bir sanat yapıtı üretirken kendini bir yerde konumlandırır. Sanat ve edebiyat toplumsal yapıları değiştirmeye katkı sağlar mı? Bunu söyleyebileceğimizi pek sanmıyorum. Fakat biz sanatkarların yapması gereken bir şuur yaratmaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Edebi yapıtların topluma tesirinin çabucak görülemeyeceğinin altını çizen Fransız muharrir, edebiyatın bir araç olduğunu unutmamak gerektiğini kelamlarına ekledi. (AA)